antalya müzesi
 ANTALYA MÜZESİNİN TARİHÇESİ VE ÖZELLİKLERİ

Antalya Müzesi, Konyaaltı caddesinde, karşısında deniz manzarasıyla beraber görkemli yapısıyla yol üstünde ziyaretçilerini beklemektedir. Antalya Müzesine ulaşım belediye otobüsleriyle veya tramvayla kolayca sağlanabilmektedir. Antalya Müzesi hem arkeoloji hem de tarihi bir müze olmakla beraber bölge kazılarından çıkan tarihi eserleri bünyesinde bulundurmasından dolayı Bölge Müzesi olarak da geçmektedir. Antalya Müzesinin temelleri 1919 yıllarında Antalya Müzesinde öğretmenlik yapan Süleyman Fikri Bey Tarafından oluşturulmuştur. 1. Dünya Savaşı bittikten sonra 28 Mart 1919’da İtalyanlar Antalya’yı işgale başlamışlar ve o sırada açıkta gördükleri tarihi eserleri toplamaya başlamışlardır. Bunun üzerine öğretmen Süleyman Fikri Bey İtalyanların bu faaliyetlerine engel olmak ve tarihi eserlerin kaçırılmasını önlemek amacıyla Antalya Mutasarrıflığına başvurarak kendisini 15 Ekim 1919 tarihinde fahri Asar-ı Atika (Eski Eser) memuru ilan ettirir. Ve müze kurma girişimlerine başlar. İlk olarak Antalya Merkezindeki eserleri Antalya Kalesinin hemen girişinde Antalya Saat kulesinin yanındaki Tekeli Mehmet Paşa Caminin oraya toplayarak bir depo müze oluşturur. (Evliya Çelebinin seyahatnamesinde cami bu adla geçer.) ve Antalya Müzesinin temeli, bu şekilde atılır. 1922 yılında Antalya Müzesi, mübadele nedeniyle Rumların bıraktığı beş kiliseden biri olan Panaya Kilisesi şimdiki adıyla Alaaddin Camii’ne taşınmış, daha sonra Antalya’da eski eserlerin ilk defa Bayraktar Baba türbesinde depo alanı oluşturulmasıyla ilk müze binasının temeli oluşturulmuştur .Birinci Müze binası olan Alaaddin Camii’nde Süleyman Fikri ERTEN 1923 yılında fahri Müze Memurluğundan aslen Müze Memurluğuna, 1924 yılında Müze Müdürlüğüne atanmıştır. 1923 yılında müzeye 20 Lira ücretle ilk hademe ve 1924 yılında 10 Lira ücretle Müze Muhafızı tayin edilmiştir.1937 yılında Müze, ikinci binası olan Yivli Minare Camii’ne taşınmış (Bu minare Anadolu Selçuklu hükümdarı 1. Alaaddin Keykubat Tarafından yapılmıştır. Bugün Antalya Kaleiçi’nde yer almaktadır.) ve 1972 yılına kadar burada kalmıştır.1972 yılında Antalya Müzesi günümüz binasına taşınmıştır. 1974 yılında bir dönem, Yivli Minare Camii tekrar Etnografya Müzesi olarak düzenlenmişse de eserler daha sonra tekrar günümüz müze binasına getirilmiştir. Antalya Müzesi 1982 yılında kapatılarak tamamıyla tadilattan geçirilmiş ve 1985 yılında tekrar ziyarete açılmıştır. 1988 yılında ‘Avrupa Konseyi Yılın Müzesi’ ödülüne layık görülen Türkiye’nin en büyük müzelerinden olan Antalya Müzesi bugün 30.000 metre kareyi kapsayan bir alanda on dört sergi salonu ile açık hava galerileri ve bahçeden oluşan alanda hizmet vermektedir. Özellikle Perge’de bulunan Roma Dönemi heykeltıraşlık eserleriyle ve son yıllarda müze kurtarma kazılarından ortaya çıkan ilginç ve ünik buluntularıyla Antalya Müzesi dünyanın en önemli müzeleri yerini almaktadır.

MÜZENİN BÖLÜMLERİ

1.Tabiat Tarihi ve Prehistorya Salonu (ilk girişte sağda): Müzede her salon birbirinin devamı şeklinde tabelalarla ayrılmış vaziyette. 14 salondan oluşan müzede ilk salon olarak Antalya Müzesinin bahçesinden geçip girişine vardığınızda turnikeden geçip iç tarafa yöneldiğinizde sağda Tabiat Tarihi ve Prehistorya Salonu sizi karşılamaktadır. Bu salonda dünyanın oluşumuna tanıklık etmiş çeşitli canlıların fosilleri ve mineral örnekleri yer almaktadır. Ayrıca İlk çağdan itibaren insanlık tarihinin ilk buluntuları bu salonda sergilenmektedir. İlk insan yerleşiminin olduğu bilinen 500.000 yıl öncesine kadar uzanan tarihiyle Karain Mağarası başta olmak üzere Antalya’nın bölgeleri olan Elmalı Karataş-Semahöyük, Burdur Hacılar ve Bademağacı Höyüğüne ait insanoğlunun ürettiği eşyalar: kaplar, inanışlarına ait idoller ve tanrıça figürleri, ağırşaklar, balta, mühür, maden buluntular arasından bronzdan yapılmış başlıca süs iğneleri bilezik yüzük gibi çeşitli takılar, mızrak ucu ve çeşitli silahlar yer almaktadır. Ayrıca buradaki en ilginç olan eser Anadolu’nun en eski ölü gömme geleneklerinden birini yansıtan pithoslar içerisinde hocker gömü biçimi ile Karataş-Semayük’ten küp mezar canlandırması da bu salonda bulunmaktadır.

2. Seramik Eserler Salonu: Seramik eserler salonu Tabiat Ve Prehistorya Salonundan ilerdiğinizde sizi karşılıyor. Bu salonda Uygarlığın gelişmesiyle beraber pişmiş toprak eserlerdeki estetik ve teknolojik gelişimini kaplar, süs eşyaları, özellikle içki şişeleri dikkat çekmekte ve Geometrik dönemden (İÖ. 1100) Bizans Dönemine (İ.S. 1100) kadar bu eserlerin değişimini göstermektedir.

3. Ölü Kültü Salonu: Müze ek binasının alt katında ölü gömme geleneklerine ait örnekler sergilenmektedir. Patara Antik Kentinde ortaya çıkmış oygu gömüt canlandırması; Perge’de bulunmuş muhteşem Dioniziaklahit; Limyra Heroon’una ait bir karbirkaryatid, alınlık ve frizler; Limyralıları, Ptolemaioslar ailesi için inşa ettikleri tapınağa ait heykeller ve yazıtlar bu salonda görülebilir.

Diğer Salonlar: Bölge Kazıları Salonu ise Bölge kazılarından gelen eserlerin sergilendiği bu salonda Likya, Pamfilya ve Pisidyagibi bölgelerinde yer alan ören yerlerinde üniversiteler tarafından yapılan arkeolojik kazıları ve Müzenin yaptığı kurtarma kazıları sonucu gün ışığına çıkmış eserlerden örnekleri görmek mümkündür. İmparatorlar Salonunda ise Roma Dönemine ait M.S. 2.yy’la kadar uzanan önemli şahsiyetler, imparator ve imparatoriçelerin Perge kazılarından bulunduğu heykeller yer almaktadır. Lahitler Salonu ise sergilenen lahitlerin büyük bölümü Perge nekropolünde yapılan kazılardan ele geçmiştir. Bu salonda Madalyonlu, Sütunlu ve Girlandlı, Pamfilya tipi lahitler ile Girlandlı Lahit ve Herakles Lahdine ait parçalar da görülebilir. Sikke, Küçük Eserler ve İkonalar Salonunda sikkelerin sergilemesi bölümünde Pamfilya, Pisidya ve Likya bölgesi sikkeleri, Elmalı Sikkeleri ile Beylikler Dönemi, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri sergilenmektedir. Pamfilya şehrinden çıkarılan eserlerin sergilendiği Mozaik Salonu, Perge Batı Caddesi ve f5 Salonunda Athena heykeli, Helenistik dönem kulelerinin önünden çıkarılan Afrodit Heykeli dahil olmak üzere 13 tarihi eser yer almaktadır. Bunun dışında Perge Tiyatro Salonu’nda Perge Tiyatrosundan çıkarılan 17 anıtsal heykel, frizler ve mimari parçalar yer almaktadır. Antalya Müzesi’nin Etnografya bölümü ise iki büyük salon ile bu salonları birleştiren bir geçişten ibarettir. Etnografya salonlarında Türk İslam Eserleri ile yakın tarihimizin en güzel kültür objelerini içeren eserler ve canlandırmalar görülebilir. Ancak restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalıdır. Ayrıca müzede bir sinevizyon salonu yer almakta ve Antalya ili ve örenyerlerinin bilgilerinin verildiği, Antalya Müzesi Müdürlüğü’ne ilişkin anlatımın yapıldığı ve çeşitli görsellerin izlenebildiği bir salon olarak yer almaktadır.

Ulaşım ve Ziyaret Bilgileri

Adres: Bahçelievler Mah. Konyaaltı Cd. No:88 07050 Muratpaşa/Antalya ( Şehir
merkezinden tramvayla yarım saatte bir ulaşım mümkündür. Ayrıca belediye otobüsleriyle
veya taksiyle kolayca ulaşım sağlanabilir.)
Tel-Fax: 0242 238 56 88-89- Fax: 0242 238 56 87
E-Mail: info@antalyamuzesi.gov.tr
Ziyaret Saatleri
Yaz dönemi: 15 Nisan-3 Ekim:08.30-19.30
Kış Dönemi: 3 Ekim-14 Nisan: 08.30-19.30
Not: Giriş ücreti 20 tldir. Müze kartı almak isteyenlere öğrenci 20 tl, Öğrenci olmayanlara 50
tl dir.
Müze Web Sitesi: https// www.antalyamuzesi.gov.tr


I. Kısım: antalya Müzesi Etkinliği  1

(Müze Öncesi)

KARAİN MAĞARASI

 Karain Mağarası Antalya’nın yaklaşık 30 km. kuzeybatısında bulunmaktadır. Eski Antalya Burdur karayoluna 5-6 km. uzaklıkta bulunan Yağca köyünün sınırları içerisindeki Şam(Çam) dağının Akdeniz’e bakan kalkerli sarpça yamaçlarında yer alan Çadır tepesine oyulmuş doğal bir mağaradır. Mağara travertenlerle örtülmüş olan Antalya ovasından yaklaşık olarak 150 km. denizden ise 650 m. yükseklikte bulunmaktadır. Türkiye’nin iskan edilmiş en büyük mağarasıdır. Mağara çevresinde gür su kaynaklarının, bitki örtüsünün zenginliği ve avlanmaya elverişli alanların bol olmasından dolayı Karain, ilk insanlar tarafından sürekli mesken tutulmuştur. Karain Mağarasında yapılan Arkeolojik kazılarda Paleolitik(Yontmataş Çağı), Mezolitik (Ortataş Çağı), Neolitik (Cilalıtaş Çağı), Kalkolotik, Bronz Çağı ve daha sonraki devirlere ait eserler bulunmuştur. Mağara geç devirlerde tapınak olarak da kullanılmıştır. Bulunan eserler arasında ilk insanların kullandıkları iki yüzeyi aletler (el baltaları, çakmaktaşından kenar ve ön kazıyıcılar, taş delgiler, taş kalemler ve uçlar; kargı uçları, boynuz çatallarından yapılmış kargı uçları çoğunluktadır.) Orta Paleolitik dönemde yaşamış Neanderthal adamı çocuğuna ait diş ve kafatasları bulunmaktadır. Ayrıca bütün tai çağında yaşamış ve çoğunun nesilleri tükenmiş hayvan ve bitkilerin fosil kalıntılarıda bu mağarada yapılan kazılar sonucu bulunmuştur. Ayrıca o döneme ait sanata dair eserler de bulunmaktadır.

Kanıt 1

PALEOLİTİK ÇAĞ

Yaklaşık 2 milyon yıl önce insanın ilk ortaya çıkışı ve en eski taş aletlerin yapılması ile başlayan dönemdir. Paleolitik Taş Çağı insanları ekonomik yönden avcı-toplayıcılardır. Besinlerini bu yolla sağlamışlar, kendileri besin üretememişlerdir. Görece sert ve soğuk iklim şartlarından dolayı ağaç kavuğu, mağara ve kaya-altı sığınaklarında barınmışlardır. İnsanlık tarihinde kültürel evrelerin en uzun süresi olan Paleolitik genellikle alt, orta ve üst Paeolitik dönem olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır.

Kanıt Sorgulama:

1. Yukarıda verilen kanıt doğrultusunda bu dönem ekonomik faaliyetleri hakkında
neler söylenebilir?
2. İnsanların mağara, ağaç kavuğu, kaya-altı gibi yerlerde yaşamalarının nedeni
nedir?

Kanıt 2

NEOLOTİK ÇAĞ

Yeni Taş anlamına gelen Neolitik genellikle Cilalı taş olarak bilinir. Paleolitik ve Mezolotik çağlarda, İnsanlar besinlerini avcılık ve toplayıcılıkla sağladıkları halde, Neolitik’de bazı hayvanları evcilleştirip, bazı bitki türlerini de yetiştirmeye başlamışlardır. Yani avcılığın yerini hayvancılık, toplayıcılığın yerini de tarım almıştır. Bu büyük gelişme insanlığın ilk devrimi (Neolitik Devrim) olarak adlandırılır. Bu dönemde bitki türlerinden ilk olarak buğday ve arpa yetiştirilmiştir. Hayvan türlerinden ise koyun, keçi ve domuz zamanımızdan 10-7 bin yıl önce bu dönemde evcilleştirilmiştir. Bu dönemde yerleşik hayata geçilmiş, küçük köyler kurulmuştur. Çanak çömlek yapımı da ilk kez bu dönemde başlatılmıştır. Yapılan bu değişiklikler aletlerde de görülmüş ve çakmaktaşı, obsidyenden yapılmış ince uzun oraklar, kemikten aletler yapılmıştır. Duvar resimleri, bereketi simgeleyen taştan ve topraktan yapılmış steotopijik kadın (Ana Tanrıça) heykelcikleri bu çağ sanatının önemli belgeleridir.

Antalya Müzesi: Tabiat Tarihi ve Prehistorya Salonu

Kanıt Sorgulama

1. Kanıt 2’den yola çıkarak Cilalı Taş devrinin ekonomik faaliyetleri nelerdir?
2. Bu çağ insanlarının tarım ve hayvancılıkla uğraşmalarının nedeni nedir?
3. Kanıt 1 ve Kanıt 2’yi karşılaştırdığınızda iki dönem arasındaki farklar hakkında
neler söyleyebilirsiniz?
4. Siz, Kanıt1 ve Kanıt 2’de verilen çağlardan birinde yaşamış olsaydınız hangi
çağda yaşamak isterdiniz?